ENDERUN’UN YETİMLERİ, YETİMLERİN ENDERUN’U
Enderun Mektebi eğitim tarihimizin en ilginç ve en başarılı eğitim projeleri arasında yer alır. Sadece bir eğitim kurumu olmaktan öte etkin olduğu dönemde dünyadaki en başarılı insan kaynakları yönetim sistemi ve en başarılı istihdam sistemidir. Bu kurum üzerine yerli yabancı pek çok araştırma yapılmıştır. Fakat hala tüm detaylarının gün ışığına çıktığını öne süremeyiz.
Enderun hakkında yapılan yerli ve yabancı araştırmaların büyük bölümü ikinci el kaynaklar üzerinden yapılan çalışmalardan oluşmaktadır. Günümüzde yapılan birkaç doktora ve yüksek lisans araştırmasında birinci el belgelere yer verildiği memnuniyetle müşahede edilmektedir.
Birinci el kaynaklara dayalı en kapsamlı araştırmalardan biri kuşkusuz merhum Uzunçarşılı’nın T.T.K. projesi kapsamında Osmanlı Devleti Tarihi araştırmalarında yer almaktadır. B. Miller ve Ü. Akkutay’ın yaptığı araştırmalar kurumun eğitim hizmetleri boyutunu ve üstün zekalılar/üstün yetenekliler eğitimine bakan boyutlarını ön plana çıkarması açısından öne çıkarmış ve bu konulara yönelik akademik araştırmaların artmasına vesile olmuştur. 90’lı yıllardan itibaren üstün zekalıların eğitiminin Milli Eğitimi Bakanlığı tarafından kurumsallaştırma ve yaygınlaştırma çalışmaları bu konudaki araştırmalara olan ilgiyi en üst düzeye çıkarmıştır.
Enderun hakkında yapılan yerli-yabancı araştırmaların çokluğuna rağmen T.C. Cumhurbaşkanlığı Arşivi’nde birinci el belgeler üzerinde yapılan araştırmalar şu ana kadar bildiklerimizin de pek çoğunun değişmesine ve yenilerinin eklenmesine vesile olmaktadır. Ulaştığımız yeni bilgi ve belgeleri Enderun hakkında yayımladığımız üç eserde yer verdik (1. Osmanlı Devleti Enderun Mektebinde Eğitim Sistemi ve Türk Eğitim Sistemine Etkileri, 2. Enderun Mektebi Talimatı, 3. Enderun Mektebi II Belgeler). Enderun Mektebi hakkında yaptığımız araştırmalarda ulaştığımız yeni bulguları paylaşmaya devam edeceğiz.
Enderun Mektebi hakkında erken dönem yapılan araştırmalarda kurumun etkinliğini yitirmesi olarak 1773’te kurulmaya başlanan mühendishanelerin personel yetiştirmede etkin olmaya başladığı dönemi, 18. yy’ın sonunu işaret etmektedir. Kesin olarak kapatılma tarihi olarak da 1912’de İttihat ve Terakki hükümetinin tenkis kararı ve kurum öğrencilerinin diğer okullara dağıtılması kararını kabul etmektedirler.
Mühendishaneler ile birlikte Tanzimat dönemi faklı alan ve disiplinlerde ihtisas eğitim kurumlarının artması 19. yy da Enderun’un faaliyetlerini ilköğretim okulu düzeyine indirmiş, kurumdan başarıyla mezun olan öğrencilerin askeri okullara ve leyli diğer mekteplere yerleşmesine imkan sağlanmıştır.
Ulaştığımız belgeler kurumun 1912’den sonra tekrar faaliyete geçmesinde Osmanlı Devleti’nin 20. yy’ın başında yaşadığı büyük facailara işaret etmektedir. 1911’de İtalyan işgaline karşı Libya’da başlayan direnişte şehid olan Trablusgarplı mücahitlerin yetimleri için İstanbul, Edirne, Anadolu ve Suriye’deki leyli (yatılı) okullarda yer arayışları uzun resmi yazışmalardan takip edilebilmektedir. Bu çocukların bir kısmı İstanbul ve Edirne darüleytamlarına (yetimhane) taşınmış bir kısmı İstanbul ve Adana’daki yetimhane ve mekteplere yönlendirilmiştir. Yetimhanelerdeki çocuklar için kabiliyet imtihanı (yetenek sınavı) yapılarak bir bölümünün Enderun’a gönderildiği yazışmalar arasındadır.
Trablusgarp faciası sona ermeden Balkan Harbi başlamış ve Osmanlı Ordusunun geri çekilmesi ile birlikte Makedonya’dan İstanbul’a kadar başlayan göç dalgaları Türk ve Müslüman ahaliyi yerinden yurdundan etmekle kalmamış bu coğrafya üzerindeki tüm resmi kurumlar ile birlikte sivil müesseseleri de tahrip etmiş bu faciadan eğitim kurumları ve yetimhanelerde nasibini almıştır. En zor koşullarda dahi vefa ve kadirşinaslık örnekleri ile dolu bu göç harekatı sırasında göçmenler ve devlet yetimlerine, öksüzlerine de sahip çıkmayı ihmal etmemiştir. Edirne ve İstanbul’un tüm kurumlarına akın eden bu kitlenin içinden yetenekli gençlerin ve öncelikle yetimlerin Enderun’a yerleştirilmelerine gayret edildiği yine resmi yazışmalara konu olmuştur.
Edirne’nin 1912’de kuşatılması 1913’te tekrar işgali üzerine yaşanan süreçte bu kentteki sivillerin İstanbul yönüne göçü durumu daha vahim hale getirmiştir. İstanbul’daki mevcut eğitim kurumlarına bakanlıkça öğrenci yerleştirme taleplerine okul idarelerinden gönderilen cevaplar olumsuz olmuş barındıracak yerlerinin kalmadığı yönünde bilgiler gelmiştir. Enderun’daki kapasitenin de bu dönemde dolduğu ve Balkanlardan gelen yetimlerin sayılarının bu dönemde arttığı anlaşılmaktadır. Bu duruma bağlı olarak Anadolu’daki leyli mekteplere öğrenci gönderilmesi ile ilgili çalışmaların yapıldığı resmi yazışmalardan takip edilebilmektedir. Yeni kurulan Adana Darülmuallimin’i de adı geçen okullar arasında yer almaktadır.
Enderun Mektebi’ne dahil olan bu son dalga göçlere bağlı yetimlerin büyük kısmının I. Dünya Savaşı’nın farklı cephelerine seferber edildikleri savaş bittikten sonra büyük çoğunluğunun şehid olarak geri dönemedikleri maaş, harcırah ve harçlık belgeleri ile bunlara dair yazışmalardan anlaşılmaktadır. Tüm şehitlerimizi bu vesile ile tekrar saygı ve rahmetle anıyorum.
Bu dönem yetimlerinin yerleştirildikleri okullar arasında Adana vilayetine bağlı okullar dikkat çekmektedir. Özellikle bu dönemde yeni faaliyete geçen Adana Darülmuallimin’i talebeleri kadar hocaları ile de ön plana çıkmaktadır. İşgal bölgesinde kalan Üsküp, Sofya, Şumnu, Filibe, Selanik vd. büyük Balkan kentlerindeki Türk ve Müslüman hocların da İstanbul’a ve Anadolu’ya göç ettikleri anlaşılmaktadır. Maarif Nezareti’nin bu hengamede krizi yönetmede büyük titizlik ve gayret gösterdiği iyi yetişmiş öğretmenleri işgal bölgesinden çıkarmayı başardığı; İstanbul ve Anadolu’daki okullarda istihdam ettiği anlaşılmaktadır. Adana Darülmuallimini bu dönemde M.R. bey, M. Ş. bey, S.C. bey gibi döneminin ve Cumhuriyetin eğitim öncüleri arasında yer alacak olan öğretmen ve eğitim yöneticilerini misafir etmiş, geleceğin üstün zekalılar programını hükümet programına dönüştürecek eğitimcileri bu vilayette eğitim hizmetinde bulunmuşlardır. T.B.M.M. hükümetlerinin ve Cumhuriyet hükümetlerinin umde olarak kabul ettiği en esaslı maarif programını üreten Maarif Vekili’nin de bu vilayetimizin milletvekili olmasını tesadüf olarak görmüyoruz. Memleketimizin güzide vilayeti Adana’nın eğitim tarihimizdeki yeri ve etkileri üzerine yapılacak yeni araştırmalar şüphesiz yeni bulgulara ulaşmamıza vesile olacaktır.
İstanbul’un Mondros sonrasında yaşamış olduğu 1918 fili ve 1920 resmi işgal süreçleri kentteki asli unsur için hayatı nasıl çekilmez hale getirmiş ise resmi eğitim kurumları da bu durumdan nasibini almıştır. Enderun hakkındaki belgelere bağlı araştırmalar için en karanlık dönem işte bu dönemdir (1918-1922). Bu karanlık dönemde dahi 1921 yılında Sultan Vahdettin tarafından gönderildiği anlaşılan bir talimatta Enderun teşkilatına yeniden çeki düzen verilmesi ve faaliyete geçirilmesi ile ilgili teşebbüste bulunulduğu anlaşılmaktadır.
Enderun ve yetimleri hakkında bu kası yazıda özetlemeye çalıştığımız serencam hakkındaki belgelerin büyük çoğunluğuna Enderun Mektebi II Belgeler adlı kitabımızdan ulaşabilirsiniz. Enderun Mektebi ve bu kurumdaki eğitim sistemi hakkında yapılacak araştırmalarda ulaştığımız bulgular daha fazlasının varlığına ve araştırmaya değer olduğuna işaret etmektedir. Bu alandaki çalışmalara sivil kurumların ve sponsorların destek vermemesi üzücü olmakla birlikte; Türk Tarih Kurumu, Atatürk Dil ve Tarih Yüksek Kurumu, TÜBİTAK gibi kurumlarımızın verdikleri araştırma destekleri çok kıymetlidir. Bunlarla birlikte Tarih Eğitimcileri Birliği başta olmak üzere tarih eğitimi ve eğitim tarihi araştırmalarının uluslararası düzeyde görünürlüğünün artmasına ve yaygınlaştırmasına öncülük eden sivil insiyatiflerin varlığı çok kıymetlidir. Sivil veya resmi kurumların bu tür çalışmalara desteğinin artması, Enderun ve yetimlerinin Milletimiz için ürettiği hizmetlerin gün ışığına katkı sunacak araştırmacı ve araştırmacıların çoğalması dileği ile…
Bugün Sevr Antlaşmasının imza edilmesinin yıldönümü; milletimiz adına yeni faciaların yaşanmaması için üstün zekalılar/üstün yetenekliler eğitimi hizmetlerinin hangi bilinçle üretilmesi gerektiğini tekrar birlikte düşünelim…
Erol KÖMÜR, İstanbul, 10.08.2024