Ağalar Mescidi (Camii)
AĞALAR CAMİİ
Has Oda’nın yanındaki Enderun Ağalar Camii, padişahlar, Akağalar ve içoğlanların ibadeti için Fatih Sultan Mehmed tarafından yaptırılmıştır. Saray içindeki en eski, en büyük ve en merkezi camiidir. Kıble yönüne bakması için avluya köşegen olarak yerleştirilen Camii, günümüzde yazma eserler kütüphanesi olarak kullanılmaktadır. Yeniçeri Ocağının kaldırılma kararının burada alındığı iddia edilmektedir.
Enderun Ağaları
ENDERUN AĞALARI:
Osmanlı sarayında ve padişah hizmetinde bulunan ağalara verilen ünvandır. “İç ağaları” tâbiri de bu makamda kullanılmıştır.
Enderun ağaları esas itibariyle dört sınıftı. Enderun ağalarının reisi saray-ı hümayun nazırı demek olan «kapu ağası» idi. Kapu ağası sarayın en büyük âmiriydi. Kapu ağaları ilk zamanlarda «ak ağa» lardan intihap olunurdu. Maiyetinde «kapu oğlanı» namıyle otuz kırk kişi bulunuyordu. Bunlardan dördü, matbah ağası, peşkir ağası, şerbet ağası, ibrik ağası ötekilerin büyüklerindendi ve doğrudan doğruya beş ağanın maiyeti sayılırdı. Kapu ağası her vakit padişaha refakat ederdi. Yalnız padişah ava gittikçe beraber bulunmaz, saraydan uzak bir mahalle bahren azimet-i hümayun vukuunda sarayın muhafazası hizmetinde kalarak kezalik maiyet-i şahaneye iltihak etmezdi. Kapu ağalığı Üçüncü Murat zamanında siyahi hadım ağalarının kazandıkları tefevvuk dolayısiyle mevkiini kaybetmiştir.
Enderun ağalarının İkincisi “hazinedar başı” idi. Hazindar başı padişahın destarını takdim eder, namaz kılacağı sırada seccadesini yayardı. Hazinedar başı aynı zamanda hazine-i hümayun hademesinin reisi idi.
«Kilerci başı enderun ağalarının üçüncüsü idi. Padişah yemek yerken hizmet-i hümayunda bulunur, kilercilere nezaretle beraber sofra edevatını da muhafaza eylerdi.
Dördüncüsü de «saray ağası» idi Saray ağası «enderun-ı hümayun» namını alan has, büyük ve küçük odaların muhafazasına nezaret ederdi. Maiyetinde yine ağalardan kırk nefer bulunurdu.
Padişahı giydiren ve soyunduran «has oda başı» idi. Kılıcını muhafaza edene «silâhtar», kaftanı götürene «çuhadar», ata binerken üzengi tutana «rikâbdar» denilirdi.
Enderun ağalarının ilk dört büyüğü yekdiğeri makamına geçmek suretiyle meratip silsilesini takiben terakki ettikleri gibi has oda hademesi büyük odanın, büyük oda hademesi de küçük odanın hademesi meyanından intihap olunurdu.
Padiçah sarayında «kapıcılar» ve «Bostancılar» diye iki sınıf daha vardı. Kapıcılar; kapılara, bostancılar da bahçelere bakarlardı. Bunların, «kapıcı başı», «kapıcılar kethüdası», «bostancı başı», «bostancılar» namları ile dört zabiti vardı.
Harem-i bümayun ağalarının büyükleri aşağıdaki tertip veçhile on ikiye baliğ oluyordu: 1) Kapı ağası, 2) hazinedar başı, 3) kilerci başı, 4) saray ağası, 5) has oda başı 6) silâhdar başı, 7) çuhadar, 8) rikâbdar, 9) kapıcılar kethüdası, 10) çavuş başı, 11) bostancı başı, 12) kızlar ağası.
Enderun ağalarının muayyen maaşlarından başka kavuk ve kuşak bahası namıyle senelik tahsisatları vardı. Bu tahsisat bîrun ağalarının arpalığına muadildi.
Enderun Erkanı
Saray mensuplarının büyükleri yerinde kullanılır bir tâbirdir. Saray dışındaki devlet adamlarının büyüklerine de «bîrun erkânı» denilirdi.
Enderun Halkı
Saray mensuplan yerinde kullanılır bir tâbirdir.
Enderun Hazinesi
Saraydaki ihtiyat hâzinesi hakkında kullanılır bir tâbirdir. Buna iç hazine de denilirdi. Bu hazine Sarayın varidat ve masarifine aid muameleleri rüyet için kurulmuş olan Hazine-i hassa dan ayrı idi. Osmanlılann ilk zamanlarında İslam devletlerinde olduğu gibi Beytülmal hâzinesi kurulmuş ve Devlet gelir ve giderlerine ait olan bu hazine hazine-i devlet, hazine-i emiriye hazine-i padişah, hazine-i hümayun adlariyle anıldığı gibi sonraları fevkalade harp maasraflarına karşılık olmak üzere ihtiyat hâzinesi adiyle üçüncü bir hazine de vucuda getirilmiştir, işte Enderun hazinesi bu ihtiyat hâzinesi idi. Bu hâzinenin varidatı havass-ı hümayun hasılâtından, ganimetlerin humsundan, hükümdarlardan alınan hediyelerden ve saireden ibaretti. Daha sonraları varidat ve hasılatın artan nevilerine ve sarf ve istimal suretlerine göre hazineler arttırılarak hazine-i âmire, mukataat hâzinesi, tershane-i âmire hâzinesi, baruthane-i âmire hâzinesi, darphane-i âmire hâzinesi, mansu-re hazînesi, haremeyn hâzinesi, evkaf-ı hümayun hâzinesi namlariyle hazineler teşkil olunmuştur. Harp gibi fevkalâde masraflar için kurulmuş olan Enderun hâzinesinden Devletçe büyük sıkıntılar çekildiği zamanlarda Sadrazamın kefaleti ve Padişahın iradesiyle hükümete borç olarak para alınır, sonra ödenmek suretiyle alınmış olan para yerine konulurdu.
Enderun Odaları
Enderun’daki eğitim Büyük ve Küçük odalar, Doğancı Koğuşu, Seferli Koğuşu, Kiler Odası, Hazine Odası ve Has Oda olmak üzere yedi kademe üzerine kurulmuştu. Buradaki eğitime sonuna kadar devam edenler Has Oda’dan üst düzey devlet görevlerine getirilirlerdi. Has Oda’dan önce iç oğlanlar ara sınıflardan aynı şekilde çıkma adıyla ayrılarak çeşitli askerî birliklere katılırlardı.
Has Oda
Has Oda Enderun kademelerinin sonuncusu olup yine Fâtih tarafından kurulmuştur. Has Oda’nın dört meşhur zâbiti has odabaşı, silâhdar, çuhadar, rikâbdar idi; bunlardan sadece has odabaşının padişah huzuruna çıkma yetkisi olduğu Fâtih Kanunnâmesi’nde belirtilmiştir. Has Oda’nın toplam mevcudu kırk civarındaydı. Has odalıların görevleri arasında Hırka-i Saâdet Dairesi’ni temizlemek, eşyasının bakımını yapmak, kandil gecelerinde öd ağacı yakmak, gül suyu dökmek ve mukaddes emanetleri korumak gibi işler sayılabilir. Hünkâr müezzini, sır kâtibi, sarıkçıbaşı, kahvecibaşı, başçavuş gibi padişah hizmetinde bulunanlar da Has Oda mensupları arasından seçilirdi. Hareme bitişik Mâbeyin denilen odada bulunan Has odalılardan çıkma olduğunda bunlar kıdem durumlarına göre önemli görevlere tayin edilirlerdi.
Hazine Odası
Hazine Odası Fâtih Sultan Mehmed tarafından teşkil edilmiştir. Buranın âmiri hazinedarbaşı ve hazine kethüdâsı idi. Hazinedarbaşı sarayın en nüfuzlu görevlilerindendi. Sarayda hizmet gören, sayıları 2000 civarındaki “ehl-i hiref” denilen saray sanatkârlarının başı olduğu gibi Enderun hazinesi ve saraya ait mücevherat ve kıymetli eşyanın korunmasından da sorumluydu. Barış ve savaş zamanlarında padişahın yanından ayrılmazdı. Bu koğuşun mevcudu zaman zaman 150’ye kadar çıkmıştır. Buradan çıkma olduğunda gençler kapıkulu süvari bölüklerine, müteferrikalığa ve çaşnigîrliğe girerlerdi.
Kiler Odası -Koğuşu-
Kilerci Koğuşu Fâtih Sultan Mehmed zamanında kurulmuştur. Buranın âmiri kilerci başı idi. Padişaha yemek servisi yapmak bu koğuşun göreviydi. Burada bulunan iç oğlanları hükümdarın ve Harem-i Hümâyun’un ekmek, et, yemiş, tatlı, şerbet gibi her türlü yiyecek ve içecek ihtiyacını hazırlar ve muhafaza ederdi. Saray odaları ve mescidlerinin mumları da bu koğuş tarafından temin edilirdi. Bunların sayıları otuz kadardı. Kilerci Koğuşu iç oğlanları çıkmalarda kapıkulu süvari bölüklerine girerlerdi.
Küçük Oda ve Büyük Oda
Küçük Oda Bâbüssaâde’den içeri girince solda, Büyük Oda ise sağda yer almaktaydı. Bu odalara acemi oğlanları mektebinden üstün basan ile mezun olan gençler alınırdı. Bunlar İslâm dini ve kültürü, Türkçe, Arapça ve Farsça dersleri görür, güreş, atlama, koşu, ok çekme gibi spor tâlimleri yaparlardı. Bu odalarda okuyanlar “dolama” denilen bir çeşit cübbe giydikleri için bunlara “dolamalı” denilirdi. Gençler yaklaşık on beş yaş civarındaydı. Buralarda disiplini sağlayan, gençlere çeşitli konularda yardımcı olan lalalar bulunurdu. Büyük Oda’nın kadrosu 100, Küçük Oda’nın altmış iken XVII. yüzyılda toplam kadro 258’e ulaşmıştı. Bu odaların 1675’te kaldırıldığı belirtilmektedir.